31 Mart 2012 Cumartesi

alkolsüz

hayatımda son 5 yıllık dilimde ilk 4'ten düşmeyen bir olgu haline geldiğinden artık bahsetmek gerek ibneden. alkol bütün kötülüklerin anasıdır diyene ''kötülüklerin anasını sikim sana bişi olmasın'' tadında cevaplar vermeye başladığımdan beri daha bir sıkı fıkıyız. fazla samimiyetten birbirine küfürsüz hitap etmeyen herifler gibi olduk. daha bi sıkı fıkıyızdan sonra küfür gelecekti ama son 3 cümlede 75 küfür ettiğimden artık dur dedim. tüm beyin amcıklamalarından ruhumu uçakta bırakıp yürüyüşlerime, beyin şalterimi indirdiğim ilişkilerime katlanabilmemi, esnasında orada olmamam gereken ama esnalara bolca maruz kaldığım dönemlerde camlara uzak kalabilmemi sağlayan yaşam destek ünitesi, bir nevi mesihin sıvı fazı. kafamı koltuk altıma alıp öyle dolaşamadığımı anlamama denk gelir kafamdaki iki rengin alkolle kutsanması. o son kuleyi de diktiğimde üzerinde ''don't panic'' yazan bir havluyla aralarından ayrılmayı hayal edişime denk gelir.

''yaşamın gözünün önünde belirdiğinde farkına var
ben akıllı bir adamım benim yolumu izle''

demişti, yolunu izledim.

beynimde çay kaşıklarının vurmasıyla alakası olduğunu zaten söylemedim. absürtlükten başka çıkar yol olmadığını anlamamla absürtlüklerin toplamının sıfıra varmasını görmem bir oldu aslında. gözlerimin daldığı sıvılarda, uzağında da olsam öpüp yeminler edebildiğim oval taşları buldum. hepsinin bu kadar oval kalabilmesini son yudumda kutladım. kelimelerin gelmediği bazı anlamları yukarı uçuşan kabarcıklarda, bardaktan ve çenemden süzülen sıvılarda gördüm. ilk kez faltaşı gibi açılmadı gözlerim, ilk kez sakince tanıklık ettim hepsine. faltaşı gibi açılmayan gözlerim kurguları sonlandırma hakkını da verdi bana, serbest vezni, garibi, yeniyi, daha yeniyi, ikinci yeniyi, bu daha yeniyi, daha gelmedi ama sipariş edersek geliri, hepsini aynı bardakta sindirdim. okumadığım kitaplara yaktığım kütüphanelere atmadığım kafalara duymadığım seslere ağıtlar yaktım. yakmadığım ağıtlara siktiri çektim, sırıttım.

''ve sen yanlış yere baktığını anladın'' dedi.

faltaşı gibi açılmayan gözlerimle kurgudan sonra kelimelerin de ortasına daldım, ''açılın'' dedim ''ben sarhoşum!'' bilgiçlik tasladım, ''biraz açılın şöyle hava alamıyor'' dedim. küfrettim, otorite kurdum.

''yıllarca beklemenin ardından sen de akıllı bir adamsın'' dedi bana.

faltaşı gibi açılmayan gözlerle oradaydım. gözlerim kırmızı da değil bu siyahlı kırmızıda dalgalanıyordu. harflerin ortasına dalıyor ve aynı numarayı yapıyordum bu sefer de. kimse farketmemişti, ben küfürlerime küfürler eklemiştim ve yüzümde daha matah bir sırıtış vardı.

yıllarca beklemenin ardından, dudaklarımın uyuştuğu, dinazorların dünyayı dolaştığı, kağıt evlerin dalgalandığı saatte gözlerimi açtım, eğri büğrü yürümeye başladım, ''yolumu izle'' dedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder