12 Nisan 2012 Perşembe

ikarus günlükleri: 500T


''bir gece daha kal''dan örülü ısrar duvarını aşıp küçükyalı'dan anayola yürürken başıma geleceklerden habersiz ıslık çalıyordum. üstüne üstlük durağa gelmemin henüz ilk beş dakikası dolmadan üzerinde cevizlibağ yazan bir otobüsün bana yaklaşması bir gece daha kalmayarak ne kadar isabetli bir iş yaptığımı hatırlatmış, yüzüme mağrur bir gülümseme yerleştirmişti. görevli nezdinde tüm istanbul halkına öğrenci olduğumu paso göstererek kanıtladıktan sonra otobüste en arka cam kenarında boş bir koltuk gördüm. ıslığıma kaldığım yerden devam ederek koltuğa doğru ilerledim. otobüse ve dışarıya hakim bir koltuktu, kulaklıklarımı taktım ve izlemeye başladım.

otobüs ferahtı fakat insanların yüzünde her zamankinden farklı bir isteksizlik, başka bir huzursuzluk vardı. samanyolu galaksisinin en gereksiz yapısı olan optimum'un yarattığı trafikte bile böylesine huzursuz olamayan ben, duruma anlam veremedim. her ne kadar kardeşler nakliyat, bursa birlik, özgaziantep inşaat turizm taşımacılık gıda san.tic.ltd.şti yazılarını gördüğümde durumdan biraz işkillensem de, ucunun fsm'ye çıktığını bildiğim, gideceğim doğrultuyu uzayda dik olarak kesen yolda, tırlar kamyonlar römorklarla aynı trafiğe son 1 saattir takıldığımın farkına varışım mp3 playerımın ekranında low battery yazısının yanıp sönmesine denk gelir.

kahroldum sevgili okur, yenildik.




sonrası mı? sonrası aborjinlerin: ''eve gitmeye çalışırken okmeydanı'na gitmek'' dedikleri.

okmeydanı'nın kaotik mimariyi yaşatan yapılarını herkes bilir, bilir de apartman der geçer. ''biz ok'tayız ok bizde'' pırıltısında reklamların olduğu, yön duygusunu hiç ederek aynı reklamı 11 kez görmenizi amaçlayan plancılık harikası o semtten bahsediyorum. o gece, durak ararken günün ışımasından korkan gencin gözyaşlarıyla yıkandı işte o semtin sokakları. oysa farkına varabilse bir gün öncesinde olanlar adeta bir ikaz gibiydi. daha bir gün öncesinde, arkadaşım duraktan biraz açığa yaklaşan otobüse önümden fırlayarak yaklaşmış, ben gitmeye çalıştığımda durakla otobüs arasına giren minibüsün arkasından dolaşmaya karar vermiştim. otobüsü, daha doğrusu otobüsün kapısına sıkışmış arkadaşımın çantasını 20 km hızla giderken gördüğümde yolun ortasında koala gibi kalakalmıştım. önümden ve arkamdan minibüsler geçiyordu. şimdi okmeydanı'nda olmamı sorgulamam saçmaydı işte. her neyse. o gece sabahın ilk ışıklarıyla eve girdim. o gece, hayatımda ilk kez 500t ye binmiştim. işin garibi bunu olay esnasında değil ertesi gün uyandığımda fark ettim. bunun bilinçli bir tercih olmasını isterdim. yani ne bileyim bir gün olacaksa ben istediğim için olmalıydı.

olmadı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder