2 Temmuz 2012 Pazartesi

bıçakları çıkar

hayata karışmak konusunda daha çok düşündüğüm, aksine daha çok suyu bulandırdığım bir evredeyim. yetişmek mi lazım diyip duruyorum. dağılıyorum, çözülüyorum, suya nüfuz ediyorum farkında değilim. 3 4 sene önceden hayali bir imaj aklımda dönüp duruyor ve günlük hayatımı altüst ediyor. tutulup kalmaların, şalter indirmelerimin, kafamı koltuk altına almalarımın, scatterbrain'in sponsoru oluyor. apartman boşluğundan telefonda konuşan birinin sesinin gelmesi, odada televizyonun açık kalması, anlık konuşmalar buradasın diyor, hala. burada durmuyorum daha fazla. istemsizcesine hızlı adımlarım yüzünden kapıdan sokağın sonuna gelmişim. engelleyebildiğim bir hız değil. içimde bir sıkıntı yürüyor, yalpalıyor, duruyor, karşından karşıya geçiyor. hayali bi imaj dediğimde senin kafanda uyanan şeyi kesiyorum sol arka çaprazdan, önüne geçmemek için adımlarımı yavaşlatıyorum. ne kadar yavaşlatsam da engelleyemediğim hız beni koridora bırakmış. metroya yürüyorum. çizgilere basmadan yürüyen insanlar bir romantik şarkıcı zevzekliği tamam ama yine de gözleri yerde o küçük kızı görüyorum, yavaşlıyorum, senin kafanda uyanan şey turnikelere varmış çoktan, buradan bakınca gittikçe küçülüyor. ben hala kızdayım bu ''ters L'' tüm gerçeklik algımla oynuyor, beylik laflarımı elime vermeden önce ağzımdan ''yanlış olabilirim'' çıkıyor. merdivene düşüyorum. solda yürüyen, takılan, geciktiren, geciken ve söylenenler oluyor. yürüyen merdiven neyse ki amaç değil, araç. kayan bant yukarı dönmek üzere metal plakaya girerken kendimi granite atıyorum. sağa döndüğümde HBİDSKUŞ( Hayali Bir İmaj Dediğimde Senin Kafanda Uyanan Şey yani.) 'u kafasını raylara eğmiş boşluğa bakarken görüyorum. boş yere soluk soluğa kaldığını düşünüp acımasızca mutlu hissediyorum. gözgöze gelmemeye çalışıp diğer yönde kalabalığa karışıp, bulandırıyorum. içeri girdiğmde florasana mı serinliğe mi sevindiğimden emin değilim. karşımda aralarında bir boş koltuk bırakmış sohbet eder halde iki insan görüyorum, benimle aralarına da bir koridor bırakmışlar. ''hayır aranıza biri oturabilir, hiç mi korkmuyorsunuz?'' neyse. knives out için geç bile. en kısa yoldan ulaşıp bıçakları çıkarıyorum. yanımda oturan çocuk bana hissettirmeden ne dinlediğime bakıyor. duyduğum sesi saklamıyorum, kafamı ulaşabileceği biyere koyuyorum. onlarla ne yapacağını bilemese de bıçakları çıkarıyor. HBİDSKUŞ'un üzerine mi salsam yoksa tındgırdayarak bir ileri bir geri giden kararsızlığımıma mı yansam bilemiyorum.                                                                                                                                                            

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder