9 Temmuz 2012 Pazartesi

a serious man

sıkılmak konusunda ya da insanlara katlanma konusundaki azmime hayranım, ferah durduğum zaman hata veriyorum, zamandan bağımsız bir boşlukta bir şey yapmamayı bir şey yapmamaya bağlayarak pazartesiye atıyorum kendimi. okul başlayalı 1 ayın üzerinde zaman geçti, bir hayli farklılık var semptonlarım aktif hale geldi bazıları körelmek üzere beklemede, üzerinde hakimiyet kuramadığım tek şey sıkılmak. bir evrede benden uzaklaştığını kurgulayamıyorum bile. bir insanın hayatımda olmasının sebebi hayatımda olması, hayatımdan çıkmamasınınn tek sebebi hayatımdan çıkmıyor olması, benim dışımda gelişen bir süreç yani.

demişim.




şimdi gecenin bir köründe aklıma  "insanoğlu insanoğlunun cehennemidir. bizi öldürecek belki yüzlerce hastalık, yüzlerce vaziyet vardır. fakat başkasının yerini hiçbiri alamaz." geldi. amını siktiğimin evlatları eksik olmuyor, bir günümde olmasa diğerinde mutlaka bulunuyorlar. bir evreyi bile atlamıyorlar hayatımda. ''çok bişey kaçırdım mı'' diyip oturuyorlar kanepeye. ''yeni başladı'' diyorum. çok ciddiler, çok büyük fikirleri var, sikko genellemeleri, sikko espri anlayışları var. sike sürülmeyecek psikolojik sıkıntılarını, derin buhranlarını isimlerini koya koya yaşıyorlar. hepsini adım adım tanıyıp ahmaklıklarına kılıf buluyorlar. bir insanın kendisiyle dalga geçebilmesinden daha güzel bir şey varsa o da kendi ahmaklığını dışarıya taşırmamasıdır. bu cümleyi daha teorik bir hale getirirsem altı çizilip bir içki masasında alıntılanabilir, bu şeref bana yetebilir.

a serious man'i kronolojik olarak yaşasaydım bu kadar üzerinde durmazdım. ben geri sarıyorum, anlamadığım yerleri tekrar tekrar yaşıyorum. çok hoşuma gitmişse sahne, bir daha tanık olmaktan alıkoymuyorum kendimi. hep aynı walkmani kaptırıyorum, aynı esprilere gülüp aynı küfürleri ediyorum. ''karakterin havada kalmış, okuyucu duygusal çalkantının sebebini tam olarak algılayamıyor,  evet gayet başarılı ama daha iyi hissettirmelisin. bir de biraz daha fazla imge kullanmalısın. göndermelerini anlamadım sanma haylaz seni.''ciliğe ''yine geldi pezevengin evladı'' refleksimle cevap veriyorum.  Tanpınar olsa, gerekirse insan vücudunun cıvıklığınından bahseder, yine efendiliğinden ödün vermezdi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder